27 Şubat 2016 Cumartesi

28 ŞUBAT TÜRK SİYASETİNİN ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 9


28 ŞUBAT  TÜRK SİYASETİNİN  ACI VEREN YÜZÜ, ÖNCESİ VE SONRASI,, BÖLÜM 9


28 ŞUBAT SONRASI TÜRKİYEDE NELER OLDU ? - 1 - vidyo  

https://www.youtube.com/watch?v=bdO06X2EvaU

28 ŞUBAT SONRASI TÜRKİYEDE NELER OLDU ? - 2 - vidyo  

https://www.youtube.com/watch?v=rwEVlYergQY

Ülke içi ülke dışı olaylarla olaylarla devam ediyoruz. 

1 Ocak 2002'de Türk aile hukukunda önemli değişiklikler öngören, Türk Medeni Kanunu ile Türk Medeni Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun yürürlüğe girdi. Koca, "evin reisi" olma hakkını kaybetti, evlilik birliğinin yönetiminde kadın ve erkeğe eşit söz hakkı tanındı. Halbuki hiçbir yerde iki baş olmaz. Kadının söz hakkı olur da, erkeğin evin idaresi, geçimi ve korunmasına dayanan otoritesi ortadan kalkarsa, kaos olur, boşanmalar artar. TÜRK ve İslam aile yapısı bozulmuş olur. Bilirsiniz ki, KUR'AN-I KERİM'de : 

- "ERKEKLERİN, BİLİNDİĞİ ÜZRE, KADINLAR ÜZERİNDE HAKLARI OLDUĞU GİBİ, KADINLARIN DA ZEVCLERİ ÜZERİNDE HAKLARI VARDIR! ANCAK ERKEKLER, KADINLARIN ÜSTÜNDE BİR DERECEYE SÂHİPTİRLER!.." (BAKARA SÛRESİ , 228. ÂYET) âyeti vardır. Bu üstünlüğün sebebi de yine KUR'AN-I KERİM'de şöyle açıklanmıştır: 

- "ERKEKLER, KADINLAR ÜZERİNE HÂKİMDİRLER!  ALLAH BÂZI ERKEKLERİ BÂZI KADINLARA ÜSTÜN KILMIŞTIR! ŞU SEBEPLEDİR Kİ, (ERKEKLER GÜÇLÜDÜRLER, ONLARI KORURLAR) BİR DE MALLARINDAN ONLARA İNFAK EDERLER. (YEDİRİR, GİYDİRİRLER) İYİ KADINLAR İTAAT EDENLERDİR!  ALLAH ONLARIN HAKLARINI NASIL KORUDUYSA, ONLAR DA ÖYLECE GAYBI (NÂMUSLARINI, ÂİLE SIRLARINI) KORURLAR!"  (NİSÂ SÛRESİ , 34. ÂYET) 

Yüce ALLAH, " BÂZI ERKEKLERİ, BÂZI KADINLARDAN ÜSTÜN KILDIM," diyor!.. Dikkatle okuyup düşünün!.. "Bütün erkekler, bütün kadınlara üstündür," demiyor!.. Tersten okursak, "Bazı kadınlar bazı erkeklerden üstündür," olur. Bir örnek vermek gerekirse, eski İSRAİL Başbakanı GOLDA MAYER militan, terörist, hatta kaatil bir Yahudi'ydi, ama İsrail'in önde gelen başbakanları arasındadır. Kendinden sonra gelenlerden çok daha başarılı olmuştur!.. Bizde de bir çok hatasına rağmen, TANSU ÇİLLER, gelmiş geçmiş en "erkek" başbakan idi. Neden mi?.. Çünkü bölücülere yardım eden Kürt işadamları ve Mafya liderleri (ŞAVAŞ BULDAN, ÖMER LÜTFÜ TOPAL, İNCİ BABA gibileri) onun zamanında temizlenmiş, dağdaki teröristlere göz açtırılmamıştır. Konuya dönersek, erkek geçim ve koruma sağlama açısından aile reisidir. Haa, bunu sağlayamayan erkekler varsa, onların ailesinde kadın bu görevi üstlenmişse, elbette kadın o ailenin reisidir. Ama hiç bir zaman ikisi de baş olamaz!.. 

Yüce peygamberimiz Hazret-i Muhammed Veda Hutbesi'nde kadınları şöyle korur: 

- "Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. 
Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle helâl kıldınız. 
Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. 
Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, 
hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. 
 Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve âdete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir." 

Hal böyle iken, aynı "medenî" kanunla "cinsiyet değiştirmeye" , yani transseksuelliğe izin verildi... Allah erkek erkeğe, kadın kadına nikâhtan korusun! 

Yine 1 Ocak'ta 12 Avrupa Birliği üyesi ülke ortak para birimi euro'ya geçtiler. 

2 Ocak'ta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, HADEP`in kapatılması ve AK Parti`ye ihtar verilmesi istemiyle Anayasa Mahkemesi`ne başvurdu. 

3 Ocak'ta Ankara`nın ünlü mimarlarından Ahmet Merih Karaaslan (52), Cinnah caddesindeki bürosunda bıçaklanarak öldürüldü. Acaba neden??? Katil zanlıları Hacı Ahmet Yılmaz, Celil Köylü ve İnna Köylü yakalandı. 

7 Ocak'ta Ankara 2 No`lu DGM, Gazeteci Uğur Mumcu başta olmak üzere 22 faili meçhul olayı kapsayan "Umut Operasyonu"na ilişkin davada, Ferhan Özmen, Necdet Yüksel ve Rüştü Aytufan`ı idam cezasına mahkûm etti, 16 sanığa çeşitli hapis cezaları verdi. Davada, 5 sanık beraat etti, 1 sanık da aftan yararlandı. 

9 Ocak'ta Genelkurmay Başkanlığı, Afganistan`daki Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti`ne (ISAF) Türkiye`nin mevcudu 261 olan bir bölük kadar kuvvetle katılacağını, karargâhta 6 Türk subayının görev yapacağını bildirdi. 

26 Ocak'ta Honduras Devlet Başkanı Carlos Flores Facusse, 40 yıllık aradan sonra Küba ile yeniden diplomatik ilişki kurduklarını açıkladı. Honduras Amerikan etkisi ile Küba'yla ilişkiye giremiyordu. 

31 Ocak'ta Cumhurbaşkanı Sezer, 4743 sayılı "Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"u onayladı. 

4 Şubat'ta Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşar Yardımcılığı Özel Kalem Müdürü Mehmet Halit Erbay, aynı odada çalıştığı sekreter arkadaşı Derya Yumak`ı vurduktan sonra intihar etti. MİT, olayın Erbay`ın "geçirdiği bunalım" nedeniyle gerçekleştiğini açıkladı. Herhalde Halit Erbay, Derya'ya sırnaşmış, karşılık görmemişti. Bir erkek bir kadını başka ne sebeple vurur ki? 

6 Şubat'ta Hükümet ortakları ANAP ve MHP arasında tartışmalara neden olan Türk Ceza Kanunu (TCK) ve diğer bazı kanunlarda değişiklik öngören AB Uyum Tasarısı, yasalaştı. Tasarının, Türk Ceza Kanunu`nun (TCK) 159 ve 312. maddelerini yeniden düzenleyen hükümleri MHP`nin ret oyuna karşın kabul edildi. ANAP ve bakanı Mesut Yılmaz Batcı, MHP ve başkanı Bahçeli millîci davranıyordu. Neticede Hıristiyan Batı Avrupa ne dediyse o oldu. Aynı gün Millet Partisi başkanı Osman Bölükbaşı vefat etti. Etibank`ı çeşitli yöntemlerle 480 trilyon 12 milyar lira zarara uğrattıkları iddiasıyla tutuklu olarak yargılanan bankanın eski sahibi Dinç Bilgin ile işadamı Cavit Çağlar ve Mehmet Nail Keçili, tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. Gördünüz mü hukuk nasıl işliyor? 

7 Şubat'ta eski Başbakan Yıldırım Akbulut yolsuzlukları, soysuzlukları görüp ANAP'tan istifa etti, sonra DYP'ye girdi. 

8 Şubat'ta Yargıtay 6. Ceza Dairesi, ``Yüksekova Çetesi`` davasında 5 sanık hakkında verilen çeşitli hapis cezalarına ilişkin mahkumiyet kararlarını "eksik inceleme ve soruşturma" gerekçesiyle bozdu. Bu tarz "bozma"lar suçluları kurtarmaya yöneliktir. 

9 Şubat'ta İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Avrupa Birliği Komisyonu Ankara Temsilcisi Karen Fogg'un, internetten gizli yazışmalar yaparak, ulusal devleti hedef alan faaliyetler yürüttüğünü bildirdi. Perinçek, e-maillerde yer alan bazı ibareleri açıkladı. Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar, Mehmet Altan (dolayısiyle bütün Altan ailesi), Şahin Alpay, Oral Çalışlar gibilerinin âdeta casus gibi çalıştığı ortaya çıktı. Ayrıca Dışişleri Bakanı dönme İsmail Cem ile bakanlığın bazı bürokratlarının Fogg ile "sıkı" ilişkiler içinde olduğu anlaşıldı. 

13 Şubat'ta İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi ``Susurluk Davası`` sanıklarından Ali Fevzi Bir ile hakemler ve teknik direktörler arasında "şike çetesi oluşturulduğu" iddiasına ilişkin soruşturma başlattı. Ama bundan da bir sonuç çıkmadı. 

14 Şubat'ta Milli Savunma Bakanlığı`nda Kalite Bölge Başkanı olan Albay Feridun Cengiz Seçkin, "rüşvet aldığı ve görevini kötüye kullandığı" gerekçesiyle tutuklandı. 

Yine 14 Şubat'ta Afganistan Sivil Havacılık ve Turizm Bakanı Abdülrahman, Hacca giden bir uçağın gecikmesi üzerine kızan hacılar tarafından Kabil havaalanında öldürüldü. 

18 Şubat'ta Başbakanlık önünde geçen yıl yapılan yazar kasa ve tankerli iki eylemin ardından, bu kez de taksi şoförü İbrahim Haluk Erenler, kredi kartı borcu olduğu gerekçesiyle aracını yakarak protesto eylemi yaptı. 

Yine 18 Şubat'ta Avrupa Birliği, gözlemcilerinin genel seçimleri serbestçe izlemesine izin vermeyen Zimbabve'ye ekonomik ve diplomatik ambargo koydu... Asıl sebep tabii ki bu değildi. Eskinin sömürge ülkesi Rodezya, Cecil Rhodes adlı petrol zengini koca ülkeyi satın almış, İngiltere'den gelen göçmenlere tahsis etmiş, yerli zenci halkı da köle gibi kullanmıştı. 1965 yılında beyaz azınlık bağımsızlık ilan ederek İngiltere'den koptu. 1980'de bağımsız olan Zimbabve'de bir süre sonra Robert Mugabe başkan olmuş, beyazların topraklarına zencilerin elkoymasına ses çıkarmamış, ülkeyi hızla kalkındırmıştır. Zalim, sömürgeci beyaz Avrupalı'nın hazmedemediği budur. Uyguladığı ambargolarla Zimbabve ekonomisi zor duruma sokmuş, enfilasyon yüzde bir milyona kadar çıkmıştır. 

19 Şubat'ta "idamın kaldırılması" tartışmaları sürerken, Ana muhalefet Partisi DYP`nin Genel Başkanı Tansu Çiller, önce Abdullah Öcalan ile ilgili dosyanın gereğinin yapılmasını (herifin asılmasını) , ardından idam cezasının kaldırılmasını önerdi. MHP de Anayasa değişikliği olmadan idamın kaldırılamıyacağını öne sürdü. 

Yine 19 Şubat'ta Afganistan`da Taliban güçlerine katılan, ABD uçaklarının bombardımanını Taliban`ın Bağram Kampı`nda yaşayan Aytaç Polat adlı Türk, Ankara`da yakalandı. Polat, ifadesinde Türkiye`de faaliyet gösteren Selefî örgütüne mensup olduğunu söyledi. 

20 Şubat'ta Mısır'da Kahire-Luksor yolcu treninde çıkan yangında 360 kişi öldü. 

23 Şubat'ta MHP Genel Başkanı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, "PKK`nın hızla siyasallaşma sürecine girdiğini, bu devam ederken idam cezasının kaldırılmasının gündeme gelmesini doğru bulmadıklarını" yineledi. Yani o günlerde de PKK bugünlerdeki (2013) politikasını yürütüyordu. 

25 Şubat 2002'de evine gelen elektrik faturasını gören Kemal Derviş "Bu faturalar herkese böyle mi geliyor? Bu millet buna rağmen isyan etmiyor ha?... Türkiye de isyan çıkmayacağına inandım" dedi... Demek ki, başka ülkelerde böyle bir ekonomik kriz olsa, hükûmet halka bu kadar yüklense ayaklanma oluyormuş!.. 

27 Şubat'ta "Şike çetesi" soruşturması kapsamında Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı`nca sorgulanan hakem Sadık İlhan, sevkedildiği mahkeme tarafından tutuklandı. 

Yine 27 Şubat'ta Hindistan'da Müslümanların Hindu milliyetçileri taşıyan bir treni ateşe vermesi sonucu 60 kişi öldü... Bu tarz terör müslüman işi değildir. Biz Cami, Kilise, Havra bombalayan, diğer mezhepten müslümanlara saldıran "müslüman terörist" sanılan kişilerin aslında İngiliz, İsrail ve Amerikan ajanı olduklarına, onlar tarafından kandırılmış cahil müslümanlar olduğuna inanıyoruz. İngiltere ve İsrail müslümanları ve yerli halkı birbirine düşürmek için böyle eylemleri çok sık yaparlar. 

3 Mart'ta Hindistan'ın Gucarat eyaletinde Hindularla Müslümanlar arasında çıkan çatışmalarda çoğunluğu Müslüman 485 kişi öldü. 

4 Mart'ta ılımlı Arnavut lider İbrahim Rugova, Kosova'nın ilk devlet başkanı seçildi. O başkan seçildi de, Kosova Hıristiyan Batılılar'dan yakasını kurtaramadı. Hâlâ onların denetiminde. 

6 Mart'ta İstanbul`da 4 banka, Levent ve Kadıköy semtlerinde 2 saat arayla 2 banka soygunu meydana geldi. İş Bankası 4. Levent Şubesi`ndeki soygun, silahlı 4 kişi tarafından gerçekleştirildi ve soyguncular veznede bulunan 40 milyar lira ile 10 bin doları alarak kaçtılar. Kazasker Finansbank Şubesi`ni soymak isteyen 2 kişi ise güvenlik görevlisi Engin Bozkurt tarafından engellendi. Bozkurt`un müdahalesi sonucunda soygunculardan Mustafa Muratoğlu olay yerinde, Suat Durmuş da tedavi için kaldırıldığı SSK Göztepe Hastanesi`nde hayatını kaybetti. Güvenlik görevlisi daha sonra "adam öldürmek"ten tutuklandı! 8 yıl hapsi istendi!.. Bizim kanunlarımız bir tuhaftır. Evinize hırsız girse, silahı olsa, sizi vurusa 3-5 yıl sonra çıkar!.. Siz onu vursanız, "kaatil" diye yargılarlar, imanınızı gevretirler!.. Güvenlikçiler, polisler, askerler de aynı ithamla karşılaşırlar. Halbuki dünyanın hiç bir ülkesinde silahlıya karşı kendini savunma, hele kendi evinde savunma böyle bir suçlamaya yol açmaz! 

Yine 6 Mart'ta Adana`da terör örgütü Hizbullah`a ait hücre evine operasyon düzenlendi. Operasyonda evde bulunan ve birinin örgütün üst düzey yöneticisi, diğerinin "askeri kanat" sorumlusu olduğu belirtilen 2 terörist ölü ele geçirildi, 9 polis memuru yaralandı. Aynı gün Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi, kamuoyunda "Kayıp Trilyon" davası diye bilinen davada, kapatılan RP`nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan`ı "evrakta sahtekarlık" suçundan 2 yıl 4 ay hapis cezasına mahkûm etti. 

7 Mart'ta MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç, Harp Akademileri Komutanlığı`nca düzenlenen "Türkiye`nin Etrafında Barış Kuşağı Nasıl Oluşturulur" konulu sempozyumun "Dünya ve Türkiye" başlıklı oturumunda söz alarak "Türkiye`nin, Rusya Federasyonu ve İran`ı da içine alacak şekilde bir arayışın içinde olmasında fayda buluyorum"   görüşünü dile getirdi. Orgeneral Kılınç`ın sözleri, tartışmalara yol açtı. Halbuki Kılınç haklıydı. Burnumuzun dibinde, ve düşman olduğu takdirde çok zarar göreceğimiz Rusya ve İran ile dost olmaktan daha mantıklı ne olabilir?.. Kaldı ki, Rusya'da 20 milyona yakın Türk, İran'da 27 milyon Azeri Türkü yaşıyor. Onları gözardı edemeyiz. Uzaktaki emperyalist ABD ile yine emperyalist Avrupa Birliği ile işbirliği bizi ancak müslüman ülkelere, mazlum ülkelere hasım yapar. Öyle olmadı mı?.. Afganistan'ın, Irak'ın işgaline destek vermedik mi?.Libya'yı bombalamadık mı?.. Suriye'ye terörist ve silah sokmuyor muyuz? Yazık, yazık!.. Bunların hiç biri Atatürk'ün "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" siyaseti değil!.. Millî siyaset te değil! 

10 Mart'ta İsrail helikopterleri Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ın Gazze kentindeki bürosunu tahrip etti. Ertesi gün İsrail Gazze'ye tanklarla girdi ve 17 Filistinli'yi öldürdü. 

 12 Mart'ta Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Doğan Güreş, aynı yıllarda Jandarma Bölge Asayiş Komutanlığı görevini yürüten emekli Orgeneral Necati Özgen, emekli Korgeneral Hasan Kundakçı ile Emekli Tümgeneral Cumhur Evcil, "Susurluk Davası" kapsamında 6 yıl ağır hapis cezasına çarptırılan MİT eski görevlisi, emekli yarbay ve eski Emniyet Genel Müdürü Danışmanı Korkut Eken`e destek mesajı verdiler. Emekli komutanlar, yaptıkları açıklamada, "Eken`in ülkeye unutulmaz hizmetler verdiğini" ifade ederek "Herşeyi bizim bilgimiz dahilinde yaptı," dediler. Yani "Cesaretiniz varsa, bizi hapse atın," demek istediler. Gerçeken de Korkun Eken ve ekibinin terörün bastırılmasında büyük hizmetleri geçmişti. Ne yazık ki, mason ve dönme generallerin dönemi, yani 28 Şubat süreci Türkler'den ve müslümanlardan intikam alınma dönemi idi. Bu adı geçen generaller ve Osman Pamukoğlu gibi daha niceleri Güneydoğu'da teröre karşı büyük başarılar elde itmişlerdi, ama onlar emekliye sevkedildiler. Tümgenerallikten daha yükseğine çıkamadılar. O yüzden Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt gibi sünepe generaller ile İlker Başbuğ, Işık Koşaner gibi dönme generaller Kuvvet Komutanı ve Genelkurmay Başkanı oldu!.. Yazık bu millete!.. Yazık bunca şehide!.. 

13 Mart'ta bazı sütübozuk siyasîler, açıklamada "suç unsuru" bulunduğunu belirtirken, eski Jandarma Komutanı emekli Orgeneral Adnan Doğu, emekli Korgeneral Atilla Kurtaran ile eski MİT Müsteşarı emekli Orgeneral Teoman Koman da Eken`in "yanında olduklarını" bildirdiler. Onlar da büyük hizmetler vermişlerdi. 

Yine 13 Mart'ta İstanbul Akbank Gayrettepe Şubesi, silahlı 3 kişi tarafından soyuldu. Soyguncular, güvenlik görevlisi Selamet Taş`a ait tabancayı gasbettikten sonra 60 milyar lira ve 20 bin dolar alarak kaçtılar. 

14 Mart'ta Akbank Gayrettepe Şubesi`nde silahlı soygunu gerçekleştirdiği belirtilen Hikmet Doğramacı ile Murat Bayram, yurtdışına gitmek isterlerken, Kırklareli`nin Babaeski İlçesi`ne bağlı Alpullu Beldesi`nde yakalandılar. 

Yine 14 Mart'ta Sırbistan ve Karadağ, iki tarafa daha fazla özerklik veren ve federasyonun adından Yugoslavya kelimesini çıkaran anlaşmayı imzaladı. Bir adım sonrası Karadağ'ın ayrılması... Böylece Yugoslavya'nın son parçası da Yugoslavya'dan kopacak, Tükiye kadar büyük ülkeden geriye sadece Sırbistan kalacak. 

21 Mart'ta Nevruz kutlamaları, toplantı için izin verilmeyen Mersin`de olaylı geçti. Bir grup ile emniyet güçleri arasında arbede yaşandı. Grubun, polisin "dağılın" uyarısına taş ve sopalarla karşılık vermesi üzerine çıkan olaylarda, 2 gösterici yaşamını yitirdi. Nevruz 'da devriye görevi yapan polis panzerinin üstgeçitten yuvarlanması sonucu ise 2 polis memuru şehit oldu, bir polis memuru ağır yaralandı. 

25 Mart'ta Pakistan'ın kuzeybatısı ve Afganistan'da meydana gelen depremde 1800 kişi öldü, 2000 kişi yaralandı. 

26 Mart'ta "AB`ye Uyum Yasaları" çerçevesinde hazırlanan ve 8 yasada değişiklik yapan 9 maddelik yasa kabul edildi. Siyasi partilere, kapatmanın yanı sıra hazine yardımı kesilme cezası verilmesi, işkence veya kötü muamele sonucu AİHM`in kararlaştırdığı tazminat cezalarının sorumlu personele ödettirilmesi gibi uygulamalar getirildi. Bütün bunlar "15 günde 15 yasa", çıkarma teşebbüsünün bir parçası idi. Yasalar yurt dışında Hıristiyan Batılılar tarafından hazırlanıp "komprime" halde gelmiş, bizim meclis'in buna parmak kaldırması istenmişti. Hükûmet'te Enis Öksüz, Osman Durmuş ve Yaşar Okuyan karşı çıkmış, bu yüzden ancak 8'i çıkabilmişti. 

Çıkarılması için baskı yapılan yasalar şu hususlarda idi: 

- Batılılar'ın isteklerine göre revize edilen Bütçe Kanunu, 
- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulu’na bankaları kapatma, iflas ettirme yetkisi verilmesi. Bu ise, İcra ve İflas Yasası’nda yapılacak düzenlemeler ile sağlanacaktı. Alacakların tahsiline ilişkin düzenlemenin de bu tasarıya eklenebilecekti. 
- Bankalar Kanunu,... grup içi krediler ve karşılıklar konusunda yapılacak yeni düzenlemeler 
- Merkez Bankası’na özerklik sağlayacak yeni yasa 
- Telekom’un yüzde 51’inin satışına izin 
- İç ve dış borçlanmaya ilişkin yasal yeni yasa 
- Sivil Havacılık Kanunu’nda değişiklik yapılarak bilet fiyatlarının Türk Hava Yolları tarafından belirlenmesi 

Fonların kapatılmasına ilişkin yasa 

Bankalar ile ilgili yasa daha sonraki krizleri önledi. 

27 Mart'ta İsrail'de Netanya'da düzenlenen bir intihar saldırısında 29 İsrailli öldü. 

29 Mart'ta Pendik`deki Akbank Kaynarca Şubesi, 30-35 yaşlarında bir kişi tarafından "oyuncak tabanca" ile soyuldu. Soyguncu, içinde 90 milyar lira bulunan kasadan sadece 24 milyar lira alarak kaçtı. 

Yine 29 Mart'ta gazeteci Uğur Mumcu , Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok`un öldürülmesi gibi 22 olayı kapsayan "Umut Operasyonu"na ilişkin 24 sanıklı davanın gerekçeli kararı açıklandı. 

Kararda, olayların arkasında İran`ın olduğuna yönelik ciddi deliller bulunduğu belirtilerek "İran`ın dış politikasında bir araç olan terörizm, mevcut potansiyelden yarlanılarak, bölgede kendine karşı en büyük rakip olarak gördüğü Türkiye`ye karşı sık sık kullanılmıştır" ifadesine yer verildi. Ne kadar "Amerikanvârî" bir değerlendirme değil mi?.. Ne var ki o "ciddi deliller" hiçbir zaman açıklamaya eklenmedi! 

Ve yine 29 Mart'ta İsrail, Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ı ''düşman'' ilan etti, tank ve zırhlı personel taşıyıcılarla ablukaya aldığı Ramallah'taki karargâhına hapsetti. Karargâh zaten tahrip olmuştu. 

31 Mart'ta İş Bankası 4. Levent Şubesi soygununa ilişkin, 4`ü bizzat olaya karıştığı belirtilen 9 kişi yakalandı. Tıp doktoru Hakan İnce`nin elebaşılığını yaptığı grubun, bu soygundan 4 ay önce, aynı bankanın Afyon`un Bolvadin ilçesindeki şubesini de soydukları bildirildi. Aynı gün Urfa da 2 çete, 13 yaşındaki usta kapkaççı M.Y. yi transfer etmek için otomobil önerdi. Çeteler arasında M.Y. için kavga çıktı, 11 kişi tutuklandı 

2 Nisan'da, SP Genel Başkanı Recai Kutan, Türkiye`nin, saldırganlığa ve işgale son verene kadar İsrail ile ilişkilerini dondurması gerektiğini söyledi. Ancak Başbakan Bülent Ecevit, M-60 tanklarının modernizasyonu için İsrail ile yapılan anlaşmanın iptal edilmesinin söz konusu olmadığını bildirdi. Yani o da 28 Şubat sürecine uydu! Aynı gün Remzi Kuş adlı soyguncu, Burdur`da Türk Ticaret Bankası`nı soymaya çalışırken, bir banka görevlisinin banka dışına çıkıp bağırmaya başlaması üzerine, banka önünden tesadüfen geçen Jandarma Uzman Çavuş Mustafa Çoban tarafından yakalandı. İyi ki, çavuşa "Niye soyguncuyu yakaladın?" diye ceza kesmemişler! 

Yine 2 Nisan'da PKK, birçok Avrupa ülkesinde, yasaklanmasının ardından adını KADEK (Kürdistan Demokrasi ve Özgürlük Kongresi) olarak değiştirdi. Çul değişti ama, eşeklik bâki kaldı. 

3 Nisan'da Turgut Özal işe yaramaz oğlu, Malatya bağımsız milletvekili Ahmet Özal, ANAP`a katıldı. Aynı gün İsrail tankları müslüman bölgesi Batı Şeria'nın en büyük kenti Nablus'a girdi. 

4 Nisan'da Angola hükümeti ve muhalefet örgütü UNITA, 30 yıldan fazla süren içsavaşı sona erdirme yönünde ilk adım olarak ateşkes anlaşması imzaladı. 

8 Nisan'da Lübnan'ın güneyinde Hizbullah gerillaları İsrail mevzilerine yönelik saldırılarına yeniden başladı. İsrail topçu ve roket atışıyla karşılık verdi. 

9 Nisan'da HADEP`in 4. Olağan Kongresi`ndeki konuşmaları nedeniyle eski HADEP Genel Başkanı Ahmet Turan Demir, "ülke bütünlüğü aleyhine propaganda yaptığı" genekçesiyle, TKP Genel Başkanı Aydemir Güler ve TSİP Genel Başkanı Turgut Koçak ise Türk Ceza Kanunu`nun (TCK) 312. maddesine muhalefet ettikleri gerekçesiyle 10`ar ay hapis cezasına mahkum edildiler... Yani "açılım-saçılım-çözüm-bölüm" sürecinde (2013) "bölücülükten vazgeçtik" lâfları palavra!.. Huylu huyundan vazgeçmez!.. Her huyunu icra ettiğinde de aynı cezaya çarptırılması gerek! 

Yine 9 Nisan'da ABD'nin ağır baskısı üzerine İsrail 2 Filistin kasabasından çekildi, ama Batı Şeria'da başka yerleri işgal etti. Cenin'deki şiddetli çatışmalarda 13 İsrail askeri öldü. 

11 Nisan'da Tunus'taEl Gruba Sinagogu 'na tankerle saldırı düzenlendi 21 kişi öldü. 30 kişi yaralandı. İslâm'da mabetlere saldırmak büyük günahtır. Çok açık Kur'an âyetidir. 

- "EĞER ALLAH İNSANLARIN BİR KISMININ ZARARINI DİĞER BİR KISMI İLE SAVMASAYDI, MANASTIRLAR, KİLİSELER, HAVRALAR, 
VE ALLAH'IN ADININ ÇOKÇA ANILDIĞI MESCİTLER YIKILIR GİDERDİ!" (HAC SÛRESİ , 40. ÂYET) 

Gerçek müslüman mabedlere saldırmaz!.. 

12 Nisan'da Kadıköy`deki Finansbank şubesini soymaya kalkışan petrol mühendisi Mustafa Muratoğlu ve marangoz Suat Durmuş`u soygun sırasında vuran bankanın güvenlik görevlisi Engin Bozkurt, tahliye edildi. Nihayet!.. 

15 Nisan'da bürokratlara ve müteahhitlere tekerlekli sandalye resmi gönderip "haracımı ver yoksa bunlarda sürünürsün" diye tehdit eden 6 kişilik bir çete yakalandı. Çete üyelerinin kendilerine haraç vermeyen Ankara Büyükşehir Belediyesi Satınalma Daire Başkanı Orhan Ekinci`yi ayaklarından vurdurduğu belirlendi... Bu gibilerinin malına mülküne "kaynağı belirsiz" diye el konmadıkça, bunlar hapishaneden işleri idare eder, çıkınca da kaldıkları yerden devam ederler!.. Hırlıdan , belâlıdan kurtulmanın tek yolu onu dımdızlak bırakmaktır. Parası olmayınca adam tutamaz. Adamı olmayınca kafa tutamaz!.. 

Yine 12 Nisan'da ABD'nin uşağı generallerin emrindeki ordu darbe yaptı. Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez ordunun baskısı ile istifa etti. Bilinmeyen bir yere götürülürken halk ayaklandı, sarayı kuşattı. Darbeci hain generaller tükürdüklerini yalayıp iki gün sonra Chaves'i serbest bıraktılar. Bu olay sarayda bulunan gazeteciler tarafından bir belgesel halinde kaydedildi. 

14 Nisan'da Xanana Gusmao, Doğu Timor'da yapılan ilk devlet başkanlığı seçimini kazandı. Doğu Timor, Batı Timor'la birlikte Endonezya'nın bir parçası iken karasularındaki petrol yatakları yüzünden Hıristiyan nüfusu kışkırtılmış ve Endonezya'dan koparılmıştır. Ayrılmanın hemen ardından Avustralya petrol şirketleri ülkenin üzerine çökmüş, 1,5 milyon nüfuslu halkını sömürmeye başlamıştır. 

15 Nisan'da 166 yolcu bulunan bir Çin yolcu uçağı Güney Kore'de dağa çarptı, 126 kişi öldü. 

16 Nisan'da AK Parti Merkez Disiplin Kurulu, Genel Başkan Tayyip Erdoğan ve partiye yönelik eleştirilerde bulunan kurucu üye Mehmet Gazioğlu`nun 1 yıl süreyle geçici ihracına karar verdi... Adam o tarihten itibaren partiyi avucuna almış! 

17 Nisan'da Erdoğan`ın 1992 yılında Rize`de yaptığı ve bir özel kanal tarafından yayınlanan kasetiyle ilgili Ankara ve Erzurum DGM Başsavcılıkları ve Rize Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı. Erdoğan, kasetle ilgili olarak, "O günkü konuşmalarımızda belki kelime itibarıyla dozu yüksek ifadeler olabilir. Bugün biz çok farklı bir yelpaze açmış durumdayız" dedi. Zaten "Millî Görüş gömleğini çıkarttık," demişti de, "Amerikan kovboy şapkası ile Avrupa Katolik cübbesi giydik," dememişti. Ama İtalya'da "Katolik nikâhı kıyalım," dedi.... Erdoğan daha sonra nice sözünün aksini dedi, bir bilseniz!.. 

18 Nisan'da Yargıtay, Egebank`ın eski sahibi ve işadamı Yahya Murat Demirel`in, şirketlerine Halk Bankası`ndan usulsüz kredi verildiği gerekçesiyle yargılandığı davada verilen beraat kararını bozdu. Herif paçayı kurtarcakken ensesine TÜRK Adaleti bindi. Aynı gün Yargıtay , "Salih Mirzabeyoğlu" olarak tanınan yasadışı İBDA/C örgütü elebaşı Salih İzzet Erdiş`e, "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak" suçundan verilen idam cezasını tasdik etti. 

Yine 18 Nisan'da bir Amerikan F-16 pilotu Afganistan'da yanlışlıkla Kanada askerlerini bombaladı, 4 asker öldü, 8 asker yaralandı. Eski Afganistan Kralı Zahir Şah, 29 yıllık sürgünden sonra ülkesine geri döndü. Amerikalılar'ın bir amacı da ülkede krallık ilan etmek, böylece tek kişiyi avuçlarına alarak ülkeyi istedikleri gibi idare etmekti... Aynı gün Çeçenistan'ın başkenti Grozni'de polis merkezinden birkaç metre uzakta polis konvoyuna ateş açıldı, 21 polis öldürüldü. 

21 Nisan'da Filipinlerde radikal İslamcıların düzenlediği sanılan bir dizi bombalı saldırıda, 15 kişi öldü, 71 kişi yaralandı. 

29 Nisan'da Bakanlar Kurulu, Afganistan`daki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü`nün komutanlığının 6 aylık süre için Türkiye tarafından üstlenilmesini kararlaştırdı. Amerika'nın işgal ettiği ülkede bizim komutanlığımızın sözü ne kadar geçer, o belli olmadı! 30 Nisan'da Yargıtay , Karapınar Asliye Ceza Mahkemesi`nin, yakıt tankı tasarımları hatalı olduğu gerekçesiyle 1995, 1996, 1997 ve 1998 model O 403 marka Mercedes otobüslerin toplatılmasına ilişkin kararını bozdu. Bozuk arabalar tekrar servise kondu. 

1 Mayıs'ta Galatasaray ile Leeds United takımları arasındaki futbol maçı öncesinde 2 İngiliz taraftarın ölümüyle sonuçlanan olaylara ilişkin davada, sanık Ali Ümit Demir 15 yıl ağır hapis, 6 sanık da 3 ay 20`şer gün hapis cezasına çarptırıldı. Olay çıkaran İngilizler'e dokunan olmadı! 

Yine 1 Mayıs'ta İsrail askerleri Yaser Arafat'ın Ramallah'taki karargâhının çevresindeki kuşatmayı kaldırdı. 

4 Mayıs'ta Başbakan Ecevit, Başkent Üniversitesi Hastanesi`ne kaldırıldı. Aynı gün Mustafa Yıldırım adlı kişi Kaleşnikof marka uzun namlulu silahıyla The Marmara Oteli`nde yabancıların da aralarında bulunduğu 13 kişiyi rehin aldı. Yıldırım, "Çeçen halkının sesini dünyaya duyurmak amacıyla" eylemi gerçekleştirdiğini söyledi. 

5 Mayıs'ta Başbakan Ecevit, taburcu edildi. Prof. Dr. Turgut Zileli, Başbakan`ın rahatsızlığının, "basit bir bağırsak enfeksiyonu" olduğunu açıkladı. Ancak yaptığı konuşmalar Ecevit'in bunadığını gösterir nitelikte idi. 

6 Mayıs'ta kendini "mesih" ilan eden Hasan Mezarcı ile, uluslararası uyuşturucu kaçakçısı "Sarı Avni" lâkaplı Yaşar Avni Musullulu tahliye oldu. Mezarcı'yı anladık ta, Allah'ın garibanı, yeri hapishane değil, tımarhane... Zehirci Avni niye çıktı anlamadık!.. Servetine el konmadığı için gene etrafına adam toplacak, gene gençleri zehirleyecek! 

7 Mayıs'ta Myanmar muhalefet lideri bayan Aung San Suu Kyi, 19 aylık ev hapsinden serbest bırakıldı. Myanmar ABD sultasını kabul etmeyen ülkelerdendir. Eski adıyla Burma sömürgesidir. Muhalefet liderleri de hernedense hep Batı'nın seçtiği kişilerdir. Myanmar'ın bizi ilgilendiren yönü barışçı bilinen Budistler'in ve polislerin müslümanlara saldırıp öldürmeleri, evlerini tahrip etmeleridir. 

7 Mayıs'ta Çin yolcu uçağı Çin'in kuzeydoğu kıyıları açıklarında denize çakıldı, uçaktaki 112 kişiden kurtulan olmadı. Bir ay içinde bu ikinci... Kaza mı, sabotaj mı? 

8 Mayıs'ta muhalefetteki DYP ve SP, hükümetin yoluna devam etme kabiliyeti kalmadığını ifade ederek, Ecevit`in Başbakanlık`ı bırakması, vakit geçirilmeden bir seçim hükümeti kurulması gerektiğini savundular. Aadama açıkça "bunadın" diyemediler! 

9 Mayıs'ta sinema sanatçısı Kadir İnanır, manken Buket Saygı`ya telefon mesajıyla tacizde bulunduğu gerekçesiyle 5 ay hapis cezasına çarptırıldı. Hapis cezası 400 milyon para cezasına çevrildi. 

10 Mayıs'ta Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş, ekonomik program açısından siyasal belirsizliğin devam etmesinin kötü olduğunu belirterek, seçim tarihinin ilan edilmesi gerektiğini söyledi. O da "Ecevit bunadı" diye düşünenlerdendi. 

Yine 10 Mayıs'ta İsrail'de Beytüllahim'deki Milad kilisesine sığınmış olan silahlı Filistinliler ve kiliseyi saran İsrail askerleri arasındaki gerginlik, 39 gün sonra 13 militanın Avrupa'ya sürgüne gönderilmesi, 26'sının ise serbest bırakılarak Gazze Şeridi'ne gönderilmesi ile son buldu. Aynı gün Küba'da 11 bin 20 kişinin imzaladığı, ve rejimde köklü değişiklikler yapılması amacıyla referandum düzenlenmesini isteyen dilekçe Meclise verildi. Dilekçe eylemi, 43 yıllık Fidel Castro yönetiminin tarihinde benzeri olmayan bir "meydan okuma" olarak nitelendi. 

15 Mayıs'ta Başbakan Ecevit, evde "sırtını duvara çarptığını" ifade ederek, bu nedenle rahatsızlığının devam ettiğini belirtti. Artık doğru dürüst yürüyemiyordu bile! DYP Genel Başkanı Çiller, Türkiye`yi hemen seçime götürmek üzere bir azınlık hükümetine talip olduklarını söyledi. 

 16 Mayıs'ta ABD`nin Ankara Büyükelçiliği Basın Müsteşarı Jess Baily, Büyükelçi Robert Pearson`ın, Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş ile görüşmesinde "Başbakan Ecevit`in gelecek hafta Cumartesi günü istifa edeceğini" söylediği yolundaki iddiaları yalanladı. Acaba bu iddialar "istifa etsin" diye mi çıkarıldı? 

17 Mayıs'ta taburcu edildikten sonra evinde 12 gün kalan Başbakan Ecevit, doktorların önerisi üzerine tekrar Başkent Üniversitesi Hastanesi'nde tedavi altına alındı. Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, "Ecevit`in sol dokuzuncu kaburgasında travmatik kırık ve yumuşak doku zedelenmesinin yanı sıra sol bacağında başlangıç safhasında tromboflebit (kirli damar iltihabı) saptandığını" belirtti. Beyninde hasar var mı, yok mu, söylemedi. Ecevit`in, 23-25 Mayıs 2002 tarihlerini kapsayan Pakistan ve Afganistan seyahatleri ile Mayıs ayı sonunda Türkiye`ye gelmesi planlanan Suriye ve Hindistan başbakanlarının ziyaretleri ertelendi. 

18 Mayıs'ta hayatında abdest almamış, namaz kılmamış bazı kadınların cenazelerde ön safa geçip namaz kılma taklidi yapması üzerine, Diyanet İşleri Başkanlığ bir bildirge ile, "kadınların cenaze namazında saf tutmasına, cuma ve bayram namazına katılmasına" cevaz verdi. Zaten "kılamazlar" diye bir hüküm poktu ki!.. Ancak öyle öne geçmek, araya girmek elbette olmaz! 

20 Mayıs'ta Başkent Üniversitesi Hastanesi`nin açıklamasında, Başbakan Ecevit`in çalışmalarını koltuğa oturarak sürdürdüğü belirtilerek, `"Sayın Başbakanımız yarı mobilize edilmiştir" denildi. Yani "daha yürüyemiyor, tekerlikli sandalyede" dendi. DYP Lideri Çiller, Ecevit`in tam teşekküllü bir hastanede muayene olarak "iş yapabilir veya yapamaz" raporu alması gerektiğini savundu. Sağlık Bakanı Osman Durmuş, Ecevit`in hastalığının kamufle edildiğini ileri sürdü. 

Yine 20 Mayıs'ta Doğu Timor bağımsızlığını kazanarak, dünyanın en yeni devleti oldu. Bağımsız olmadan devlet başkanı seçmiş ilk ülke herhalde Doğu Timor idi. 

21 Mayıs'ta Koalisyonu Liderler Zirvesi, Başbakan Ecevit`in tedavi gördüğü Başkent Üniversitesi Hastanesi`nde yapıldı. Toplantıdan sonra yapılan açıklamada, "57. Cumhuriyet Hükümeti, uyum içerisinde çalışmalarını sürdürmektedir. Hükümeti oluşturan siyasi partiler olarak, erken seçim düşünülmemektedir," denildi. Normal seçim tarihi 2004 yılı idi. Başkent Üniversitesi Hastanesi`nin açıklamasında, Ecevit`in hastane içinde "tam mobilizasyonun" uygun görüldüğü bildirildi. 

22 Mayıs'ta muhlefetteki SP, DYP ve AKP, Ecevit`in başbakanlık görevini yerine getiremediğini savunarak, bu görevi bırakması ve bir seçim hükümeti kurulması gerektiğini dile getirirken, Başbakan Yardımcısı Bahçeli, "Başbakan`ın sağlık durumunun hükümet etmeyi ksatacak boyutlarda olmadığı anlaşılmaktadır," dedi. Yani bir gün sonra Hükûmet içinde çatlak belirdi. 

Aynı gün Cumhurbaşkanı Sezer, daha önce iade ettiği, ancak TBMM`de aynen kabul edilen 4758 sayılı Şartla Salıverilme Yasası`nı onayladı. Böylece Ecevit giderayak Rahşah Affı'nı çıkarmış oldu! Sezer Anayasa Mahkemesi'ne başvurduysa da işe yaramadı. 

10 CU  BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR,



....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder